09.07.2017 0 Okul Öncesi Çocukların Oyun Algısı Oyun, insanoğlunun var oluşundan bu yana sürdürdüğü, yaşamla birlikte başlayan, farklılaşarak ve gelişerek devam eden, farklı ilgi ve gereksinimlerin en doyurucu kaynaklarından biri olan ve çocukların dünyayı anlamalarını, diğer çocuklarla etkileşim kurmalarını, duygularını kontrol ve ifade edebilmelerini ve sembolik temsil yeteneklerinin gelişmesini sağlayan önemli bir araçtır. Psikanalitik Kuram, ağırlıklı olarak oyunu çocukların duygusal gelişimi ile ilişkilendirmiştir. Bu kurama göre oyunun işlevi, çocuğun çevresinde yaşanan olumsuz ve travmatik olaylardan kaynaklanan duygularla baş edebilmesine yardımcı olmaktır. Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramında oyun, çocuğun tekrarlar yoluyla sahip olduğu becerileri geliştirmesine ve ileriki öğrenmelerinin ön uygulamalarına yardımcı olan bir araç olarak görülmektedir.Bu kurama göre çocuğun oynadığı oyun onun bilişsel gelişiminin bir göstergesidir (Piaget, 1962). Montessori ise oyunu, çocuğun gelişim araçlarından biri ve en önemli işi olarak görmektedir Söz konusu çağdaş kuramların oyun kavramına yönelik ortak yaklaşımı; oyun, çocuğun gelişiminin bir göstergesi olarak kabul edilmekle beraber büyüme ve olgunlaşmanın da etkisiyle zaman içinde görünüm, işlev ve etkilerinin de değişebildiğidir. Piaget’in (1962) oyuna ilişkin görüşlerinden sonra oyun kavramı araştırmacılar tarafından yoğun ilgi görmüştür. Oyun kuramları ışığında oyun kavramının nasıl tanımlandığı ve işlevleri üzerine birçok araştırma yapılmıştır.. Nitekim alan yazın incelendiğinde oyun kavramının yaşanılan kültüre göre farklılaştığı görülmektedir. oyuna dair değerlendirmelerin toplumsal ve kültürel hatta ekonomikbirçok nedeni olduğunu belirtmiştir Tüm dünyada erken çocukluk eğitim programlarında oyun eğitimin merkezinde görülmekte ve eğitim sürecinin planlanması ve uygulanmasında en önemli araç olarak kullanılmaktadır. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de okul öncesi eğitimin en temel ilkelerinden biri oyun temelli olmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim Programı’na göre “Çocuk oyun aracılığıyla öğrenir, kendini ve içinde yaşadığı dünyayı oyunla tanır ve kendini en iyi oyun sırasında ifade eder, kritik düşünme becerilerini oyun içinde kazanır. Çocuğun dili oyundur. Programdakazanım ve göstergeler ele alınırken oyunun bir yöntem ve/veya etkinlik olarak kullanılması özellikle önerilmektedir. Oyun aracılığıyla öğrenme bu programın ve okul öncesi eğitiminin ayrılmaz parçası olarak görülmektedir.” Nitekim yapılan araştırmalar oyunun öğrenme sürecine dâhiledildiğinde çocukların performanslarının önemli ölçüde arttığını söylemektedir. Thomas, Howard ve Miles’in (2006) yaptığı araştırmada okul öncesi dönem çocuklarının oyun etiketi ile yapılan etkinlerde daha başarılı oldukları görülmektedir. Yine benzer bir çalışmada çocukların “oyun gibi” etiketlenen etkinliklerde diğer etkinliklere kıyasla dikkat toplama ve sürdürmede daha başarılı oldukları, daha fazla gülümsedikleri ve daha motive oldukları bulunmuştur.Bir çalışmada çocukların oyun ve oyun olmayan aktiviteler arasında ayrım yapabildikleri sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırmalar çocuklar için “oyun” kelimesinin “sihirli bir anahtar” olduğunun vemanipülasyon dahi olsa çocukları en üst seviyede motive ettiğinin göstergesidir.Oyun kavramına yüklenen anlam; kültüre, coğrafyaya ve zamana göre değişiklik gösterebileceği gibi, çocukların bilişsel gelişimleri ile paralel olarak oyunun yapısı, kuralları ve amaçları da değişebilmektedirDaha önce de vurgulandığı üzere özellikle erken çocukluk eğitiminde oyun eğitimin merkezinde görülmekte, eğitim sürecinde etkili bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu bağlamda çocukların oyun kavramına yükledikleri anlamın ortaya çıkarılması eğitim sürecini planlama-uygulamada önem arz etmektedir. Eğitimin planlayıcısı-uygulayıcısıolan öğretmenlerve çocuklar arasında kuşaklararası-kuşak içikopukluğun olabileceği ve çocukların kendi yaşantıları, deneyimleri ile ilgili düşüncelerinin dinlenmesinin çocuklar hakkında kritik bilgiler sunabileceği düşünüldüğünde oyun kavramının çocuklar tarafından nasıl algılandığının bilinmesi önemli görülmektedir.